
Dünya tenisinin en önemli Grand Slam’inde yarı finale kadar yükselen Ahmet Kaplan, “Yüz yılı aşkın bir tarihe sahip bir turnuvada, Türk bayrağını kortlarda dalgalandırmak, duvarlarda görmek... Tüylerim diken diken oldu. Ama bu yolun başı. Daha fazlasını yapabileceğimi biliyorum” dedi. Dünyanın en prestijli tenis turnuvası Wimbledon’da tarih yazan milli tekerlekli sandalye tenisçimiz Ahmet Kaplan, elde ettiği büyük başarıyla adını Türk sporuna altın harflerle kazıdı. 8 yaşında geçirdiği bir elektrik kazasında iki bacağını kaybeden ve tekerlekli sandalyeye bağımlı hale gelen Ahmet Kaplan, Wimbledon’da İngiliz Andy Lapthorne’u yenerek çeyrek finalden yarı finale çıkan ilk Türk oldu. O, hayata sadece tekerlekli sandalyeden değil; azmi, mücadelesi ve yüreğiyle yön veren bir sporcu. Daha 23 yaşında, profesyonel kariyerinin henüz ikinci yılında başarıdan başarıya koşuyor.“Vazgeçmek kolaydır ama inananlar için her zaman bir yol vardır” diyor Ahmet. O yolu buldu ve şimdi başkalarına ışık olmaya devam ediyor. Sosyal sorumluluk projesinde gençlere motivasyon konuşmaları yapıyor. Dört kardeşten biri ve ailenin tek sporcusu olan Ahmet, “Çukurova Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi”nde tenis antrenörlüğü okuyor.İnsan Ahmet Kaplan’ı görünce; gerçek engelin, bedende değil, zihinde başladığını anlıyor. “Türk bayrağını sahada görmek müthiş bir duygu” diyen Ahmet Kaplan’la hem Wimbledon başarısını hem de yaşam yolculuğunu konuştuk. - 8 yaşında, uzun bir hastane sürecinden sonra, evde geçirdiğim dönem beni çok düşündürdü. Eski günleri, futbol oynadığım, sokaklarda koşturduğum çocukluğumu hatırladım. Sonra kendime dedim ki: Ahmet, kendine gel. Sen sporu çok seviyordun... O motivasyonla tekrar ayağa kalktım tabii bu defa sandalye üstünde ama yürekle. - Lise yıllarımda tekerlekli sandalye basketboluna başladım. Mersin Büyükşehir Belediyesi’nin takımına katıldım ama finansal nedenlerle kulüp kapandı. Ancak 5 ay antrenman yapabilmiştim. - Takım kaptanım ve koçum bana alternatif olarak tenisi önerdi. Açıkçası daha önce tenis oynamamıştım, hatta hiç izlememiştim bile. - İlk turnuvamda tenise başlayalı daha üç ay olmuştu. Antrenörüm önce beni götürmek istemedi ama takım arkadaşım, “En azından görsün ortamı, öğrensin” deyince götürdüler. Kuralları bile bilmiyordum. Şans eseri o turnuvada üçüncü oldum. O an anladım: Bu iş olacak. Ve o gün karar verdim: Bu benim sporumdu. - Wimbledon’da oynamayı anlatması zor. Bu sadece bir tenis maçı değil, bir temsil meselesi. Yüz yılı aşkın bir tarihe sahip bir turnuvada, Türk bayrağını kortlarda dalgalandırmak, duvarlarda görmek... Tüylerim diken diken oldu. - Tribünde biri “Haydi Ahmet” diye bağırdığında gözlerim doldu. Yarı finale kadar geldik, ama bu yolun başı. Daha fazlasını yapabileceğimi biliyorum. Küçük kıvılcım büyük değişim Ahmet Kaplan, “5 yıl sonra kendinizi nerede görüyorsunuz?” sorusuna ise net bir yanıt verebiliyor: “Hedefim olabildiğince Grand Slam kazanabilmek. Şampiyonluk yaşamak ve Türkiye tenis tarihine adımı yazdırmak. Ama en büyük hayalim bir gün Paralimpik Oyunları’ndan madalyayla dönmek. Belki bir gün dünya sıralamasında ilk 5’e girmek. Ama en büyük arzum daha fazla engelli gencin sporla tanışmasını sağlamak istiyorum. Onlara bu kapıyı açmak, onlara yol göstermek istiyorum.” Bu nedenle bir tenis akademisi açmanın hayallerini kuran başarılı tenisçimiz, “Diğer ülkelerde az da olsa var. Ben bunun öncüsü olmak isterim. Küçük bir kıvılcım bile büyük değişim yaratabilir” ifadesini kullandı. 'En büyük zafer başlamaktır' Wimbledon’daki müsabakalar süresince ve sonrasında çok fazla mesaj aldığını dile getiren Ahmet Kaplan, “Sadece engelli bireyler değil, engelsiz insanlar da yazdı. ‘İlham aldık, seni izlerken duygulandık’ diyenler oldu. Bu beni çok mutlu ediyor. Hepsine tek bir şey söylüyorum: Kendinizi eve kapatmayın. Sınırlar zihinde başlar. En büyük zafer, başlamaktır” ifadesini kullandı. Spor yaparak engellilere de yol gösteren Kaplan, “Hangi sporu sevdiklerini keşfetsinler. Zor zamanlar olacak ama sevilen bir şeyle uğraşmak bu süreci kolaylaştırır. Profesyonel olmak zorunda değiller şüphesiz. Hobi bile olsa, insanı değiştiren bir gücü var sporun. Evden çıkmak, zihni rahatlatmak bile başlı başına bir kazanç. Engellere değil hayallerine odaklansınlar” yorumunu yaptı.